SIRADAKİ ŞARKI BEKÂ SORUNU, SÖZ MÜZİK CUMHUR İTTİFAKI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğini yaptığı, mükemmel bir orkestra şefi edası ile yönettiği ve büyük bir kitlenin ise, bünyesinde sorgulama kültürünü barındırmayan, kayıtsız şartsız bir itaat anlayışı ile çılgınca müziğin ritmine katıldığı, orkestra şefinin verdiği komutlara odaklandığı bir seçim atmosferini daha, çok şükür kazasız belasız geride bıraktık…
Demeyi ne kadar çok isterdim!
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Ankara’nın Çubuk ilçesinde şehit sözleşmeli piyade er Yener Kırıkcı’nın cenaze namazının ardından bir grup tarafından protesto edilerek saldırıya uğramış,
“Şehitler ölmez vatan bölünmez, kahrolsun PKK” sloganları atan bir grup, Kılıçdaroğlu’na yumruk ve tekmelerle saldırmıştı.
Çevredeki bir evde yaklaşık 2 saat tutulan Kılıçdaroğlu, bir süre sonra zırhlı araçla evden çıkarıldı.
Kılıçdaroğlu’nun evde tutulduğu esnada kalabalıktan bir kadının “yakın bu evi” diye bağırması, özellikle talimatla hareket etmedi ise, akıllara durgunluk veren hastalıklı bir ruh halinin tezahürü olsa gerek.
Hulusi Akar’ın ise Kılıçdaroğlu’na saldıran topluluğu sakinleştirmek üzere yapmış olduğu konuşma, tam da verilen talimatı yerine getiren bir kitleye tebrik ve teşekkür konuşması gibiydi..!
Gözden kaçıran varsa tekrar izleyebilir.
Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir diye ne güzel söylemiş büyükler.
Peki süreç buraya nasıl geldi kısaca bir bakalım mı?
Özellikle söylem ve gerçekleştirilen eyleme bakıldığında, Süleyman Soylu’nun “Şehit cenazelerine CHP lilerin alınmaması hususunda Mülki İdare amirlerine talimat verdim.” demesi tekrar hafızamda canlandı.
Olaya bu yönüyle yaklaştığımız zaman bu olayın bir numaralı azmettiricisi Süleyman Soylu’dur desek yanlış bir şey söylemiş olmayız.
Cumhur ittifakının hep bir ağızdan, koro halinde ülkenin bir beka sorunu ile karşı karşıya olduğu tez’ini ileri sürerek, karşı ittifak bloğuna Zillet, illet, ihanet yakıştırmaları ve bu ittifaka oy verecek olan kişileri ise vatana ihanet etmekle, HDP ve PKK ile aynı çizgide hareket etmekle suçlamak, bugün yaşanan ve bundan sonra da siyaset ile bağlantılı olarak yaşanacak olan olayların en önemli müsebbibidir.
Meral akşener’in evine bir gece vakti bozkurtlarını (!) gönderen Devlet Bahçeli’ye ne dersiniz?
Hiç aklı selim bir hareket gibi duruyor mu?
Ne diyelim, yaşlandı, Allah şifa versin!
Hızını alamayıp da Cumhur ittifakını destekleyenlere Cennetten tapu verenler mi dersiniz, Sırat Köprüsü’nden geçme garantisi tanıyanlar mı dersiniz,
Seçimi kaybetmeyi, ülkenin Yunanistan’a satılması ile bir tutanı mı dersiniz daha neleer neler.
Ne oldu? Yönetimini kaybettiğiniz şehirler, İstanbul, Ankara Adana, Mersin, Antalya vs Yunana mı satıldı?
Iktidarın, Millet ittifakına yönelik “Bunlar askerimize polisimize kurşun sıkan PKK ve onun uzantısı HDP ile aynı çizgide yürüyorlar” gibi söylemleri eşliğinde şuursuzca Kılıçdaroğlu’na saldıranları, Vatan evlatlarına kurşun sıkan ve onları destekleyen bu yapının neden mecliste olduğunu, her seçimden önce seçim çalışmaları için milyonlarca liranın HDP’ye neden aktarıldığını sorgulamaya davet ediyorum, tabii sorgulama yetilerini kaybetmedilerse!
Seçim bittikten, maksat hasıl olduktan sonra kanaatimce süreci özetleyen en anlamlı söylem yine cumhurbaşkanından geldi.
“Kızgın demiri soğutalım, kaynaşalım”.
Demek ki neymiş, bu muktedirlerin lugatlarında yapıcı ifadeler kullanmak, gerginleşen bir toplumu yatıştırabilecek cümleler kurmak da varmış.
Peki bu cümleleri 6-7 Ekim olaylarında Diyarbakır’da Yasin Börü ve arkadaşlarının anaları ağlamadan neden kurmadınız?
Bu yapıcı üslubu gezi olaylarında Ali İsmail Korkmaz ve Berkin Elvan gibi gençlerin analarının yüreği yanmadan neden kullanmadınız?
Bu ve benzeri bütün olaylarda yapıcı bir üslup kullanmak varken toplumda nefret dilini körükleyip birçok genci iktidar hırsınıza ve tükenmek bilmeyen ihtiraslarınıza neden kurban ettiniz?
Son olarak söyleyeceğim şudur ki, mevcut düzende sizi şikayet edeceğim ve özellikle de sonuç alabileceğime inandığım bir makam yoktur, göremiyorum. Meydana getirdiğiniz topluma bir bakın da utanın.
Sizleri, zerreyi miskal dahi olsa hayrın ve şerrin, yapılan her şeyin karşılığını hakkıyla verecek olan Allah’a havale ediyorum.